-
1 miras kalmak
v. descend -
2 miras kalmak
to inherit, to pass to -
3 devlete miras kalmak
v. escheat -
4 miras
miras [miːrɑːs] Erbschaft f; Hinterlassenschaft f; Erbe n;-e miras kalmak jemandem als Erbschaft zufallen;miras yemek das Erbe durchbringen; eine Erbschaft ergattern;mirasa konmak eine Erbschaft machen -
5 miras
-
6 miras
"inheritance, estate, bequest, legacy; heritage. - bırakmak /a/ to leave (someone) an inheritance; /ı, a/ to bequeath (something) to (someone). -tan ıskat disinheritance. - kalmak /a/ for an inheritance to be left to (someone). -a konmak to inherit a fortune. - yemek 1. to receive a large inheritance. 2. to squander one´s inheritance." -
7 оставаться
несов.; сов. - оста́ться1) врз kalmak; durmakостава́ться до́ма — evde kalmak
оста́ться дово́льным — memnun kalmak
оста́лся оди́н рубль — bir ruble kaldı / arttı
до отхо́да поезда остава́лось три мину́ты — trenin kalkmasına üç dakika kalıyordu
оста́ться без рабо́ты — işsiz kalmak
оста́ться без прогу́лки — gezmeden kalmak
оста́ться на второ́й год (в кла́ссе) — (sınıfta) kalmak
оста́ться кому-л. (в насле́дство) — (miras) kalmak
с тех пор оста́лось то́лько э́то зда́ние — o zamandan bu yana ancak bu yapı ayakta kalıyor / duruyor
у тебя́ оста́лась та кни́га? — o kitabın duruyor mu?
остава́ться в си́ле (о законе и т. п.) — yürürlükte kalmak
положе́ние остается / продолжа́ет остава́ться напряжённым — durum gerginliğini koruyor
они́ оста́лись одни́ — bir başlarına kaldılar; baş başa kaldılar ( наедине)
2) безл.тебе́ остаётся то́лько уе́хать — sana düşen, gitmek oluyor
еди́нственное, что остава́лось сде́лать - уе́хать — yapılacak tek şey gitmekti
в таки́х слу́чаях ему остава́лось то́лько молча́ть — bu gibi hallerde ona düşen, susmak olurdu
когда́ до го́рода остава́лось два киломе́тра... — şehre iki kilometre kala...
ино́го вы́бора не остаётся — başka seçenek yok
••оста́ться ни с чем — cascavlak kalmak
карти́на оста́лась за на́ми (на аукционе) — tablo bizim üstümüze kaldı
оста́лось нача́ть да ко́нчить — iş üç nalla bir ata kaldı
счастли́во остава́ться! — hoşça kal(ın)!
-
8 მემკვიგრეობით მიღემა
f.miras kalmak, miras almak -
9 hériter
v imiras kalmak◊Il a hérité de la maison familiale. — Aile evi ona miras kaldı.
-
10 ereditare
ti kalmak, miras kalmak -
11 доставаться
payına düşmek* * *несов.; сов. - доста́тьсяему́ доста́лось сто рубле́й — ona yüz ruble düştü
доста́ться в насле́дство от кого-л. — birinden miras kalmak
2) безл., разг. ( о наказании)ему́ доста́лось от жены́ — karısı ona saparta çekti
и доста́лось же ей от отца́! — babası onu öyle bir haşladı ki!
-
12 descend
v. inmek, alçalmak; saldırmak, baskın yapmak; madene inmek, detaya inmek; soyundan gelmek; miras kalmak; aşağı yuvarlanmak* * *in* * *[di'send]1) (to go or climb down from a higher place or position: He descended the staircase.) inmek2) (to slope downwards: The hills descend to the sea.) inmek, alçalmak3) ((with on) to make a sudden attack on: The soldiers descended on the helpless villagers.) saldırmak•- descent
- be descended from -
13 escheat
n. mirasçı olmadığından malın devlete kalması, devlete kalan mülk, devletin mirasçılık hakkı————————v. devlete miras kalmak, devletçe el koyulmak -
14 escheat
n. mirasçı olmadığından malın devlete kalması, devlete kalan mülk, devletin mirasçılık hakkı————————v. devlete miras kalmak, devletçe el koyulmak -
15 erben
См. также в других словарях:
miras yemek — 1) kendine miras kalmak Erkek çocuk ne kadar miras yerse kız çocuk da o kadar miras yer. F. R. Atay 2) kendine kalan mirası tüketmek Son zamanlarda İzmir deki gazinocu bir amcasından beş bin liralık bir de miras yemişti. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
kalmak — nsz, ır 1) Olduğu yeri ve durumu korumak, sürdürmek Sıkı sıkı kucakladı ve öylece kaldı. T. Buğra 2) Zaman, uzaklık veya nicelik belirtilen miktarda bulunmak Arabada yalnız dört çocuk kalmıştı. O. C. Kaygılı 3) de Konaklamak, konmak Hemen… … Çağatay Osmanlı Sözlük
intikal etmek — 1) yer değiştirmek Sonra bahis yine sempati meselesine intikal etti. H. C. Yalçın 2) anlamak, kavramak 3) miras olarak babadan çocuğa kalmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
tevarüs etmek — 1) mal vb. miras olarak birinden diğerine kalmak 2) kalıtım yoluyla birinden diğerine geçmek … Çağatay Osmanlı Sözlük